Hazırlayan: Haluk Özözlü
Bu bölümde Clio 1.2 16v ile test amacıyla çıktığım, 5 gün süren 3000 km.lik Ege Turu boyunca İstanbul - Marmaris arasında değişik parkurlarda aracın performansı ile ilgili detayları bulabilirsiniz.
Bir otomobilde aranan özelliklerin büyük bölümünü bünyesinde toplayan Clio 1.2, aynı yolu kullanan diğer güçlü rakipleri arasında sürücüsünü geri bırakmayan üstün performansı ile kullanışlı, pratik, çabuk, atak, kolay bir izlenim yaratıyor. "Bir otomobil alayım, kendimi güvende hissedeyim", "beni istediğim her yere götürsün", "içinde kendimi huzurlu, mutlu hissedeyim. "Kullanımı kolay, pratik ve ekonomik olsun" diyorsanız Clio 1.2 bunların hepsine kendi kategorisinde fazlasıyla cevap veriyor.
Detaylara girmeden önce, OTOHABER dergisinde Renault'un sponsorluğunda tarafımdan hazırlanan "Semboller ile Anadolu" yazı dizisi boyunca RENAULT ailesinin Clio, Symbol, Scenic gibi çeşitli modellerde otomobillerini Anadolu yollarında binlerce kilometre kullanmış olmanın kazandırdığı deneyim ile diğer modellerle Clio 1.2 nin mukayese imkanın daha fazla olduğunu belirtmeliyim.
İLK GÖRÜŞ
Gerçektende avuç içi veya ana kucağı diye tanımlayabileceğim sürücü koltuğuna oturduğum an ilk hissettiğim bakış panoramamdaki genişlik, ferahlık, hakimiyet oldu.Ön panel, kumanda tablosu yerleşimi, vites kolu uzanım rahatlığı, direksiyon simidi kavraması ve kullanımdaki yumuşaklığı Clio ile bütünleşmedeki artılar olarak dikkatimi çekti.
Ağustos Ayı nın en sıcak günlerinde çıktığım bu test gezisinde Clio yu 3000 km.lik çok zorlu etaplarda kullanmış ve en güç koşullarda, bozuk zeminde yol almaya zorlamış olmama rağmen gerek güzergah geçişlerinde, gerekse zamana karşı mukavemet konusunda falso ve hatasına rastlamadım. Turizm gezi yazarı ve foto muhabiri olarak Sihirlitur'a yeni yerler keşfetmek üzere asfalt yolu terk edip off-road bile yaptığım göz önüne alınırsa Clio ekonomik düzeyde yakıt sarfiyatı ile düşündüğüm her yere 4x4'lük yollara rahatlıkla girdi, çıktı.
Tur boyunca dönüş için en uç nokta olan Marmaris Reşadiye Yarımadası'ndan İstanbul'a hiç durmadan bir nefeste problemsiz döndü. Şahsi görüşüm bir çok sürücü geçtiğim etaplara mutlaka daha az ve yavaş girecek, araca daha nazik davranacak ve yolu daha geniş zamana yayacaktır. Clio, genelde bende kulanım kolaylığı, sürüş zevki yaşatan sempatik görüntüsü ile aile için alınabilir bir otomobil izlenimi bıraktı.
YOLCULUK BAŞLIYOR
Yola İstanbul'dan Ihlamur'daki ELF akaryakıt istasyonundan depoyu full yaparak çıkmıştım. Bir çok ilke, yeniliğe imza atmış olan ELF in akıllı pompaları, içinde ATS kit olan test otosu tanımış Clio'yu doldururken aracın son durumu, yeri, yakıt aldığı miktarı ve saati tüm detaylara varıncaya kadar bilgisayar sistemi benzin pompasıyla okuyup ana merkeze bildirmişti.
Güneşli gişelerden Tekirdağ yönünde yol alırken ben Clio'ya, oda bana alışmıştı. Her aracın sürücüyle arasında pratikte bir intibak dönemi yaşanır, bu da debriyajın kavrama noktasından başlayıp, tüm düğme ve butonların kullanımına kadar sürer. Alıştıktan sonra ise her şeyi gözü kapalı yapar hale gelirsiniz, bu intibak dönemi Clio da çok daha çabuk oldu. İlk işim olan ve onsuz yapamayacağım yol arkadaşım, vites kolunun hemen önünde bulunan radyo teybin sol tarafına dokundum ilk notalar otel lobilerinin müzik yayınlarında duyulduğu gibi genişleyerek gelmeye başladı.
İlk parça tam anlamıyla bir yol müziği olan üretken topluluk The CURE'dan "love song"ve akabinde Styx'den "boat on the river" oldu. Gerçektende bir nehirde yol alan sürat botu gibi Trakya oto-yolunda gidiyordum. Aslında bu daha çok adeta dizginleri koparırcasına gitmek isteyen bir koşu atı gibi yol almaya benziyordu Clio 140 km hıza oturmuş "bırakta gideyim" dercesine irademi zorluyordu.
Rahatlıktan mı yoksa güvenden mi bilinmez elimi koltuğun altına uzatıp kendimi bir diş daha geri çektim.!
Otoyol genç olmasına gençti belki ama yamalar, kaplamalar farklı satıhların olması Clio yu etkilemedi. Yüksek süspansiyon sayesinde sarsılmadan zıplamadan zemindeki pürüzleri hissetmeden geçtik.
Titreşim ve rezorans aracın içine pek yansımadı. En önemlisi güçlü klimanın serin, süzülmüş, taze havasıyla yol alıyor, cam açmadığım için araç içine rüzgar sesi, sıcak, sinek girmiyor, araç içinde bir tür fren yerine geçen rüzgarın dolaşmasına imkan vermediğimden hızımdan dolaysıyla fazla yakıt tüketiminden tasarruf ediyordum. Kınalıda otoyola "bye bye" çekip normal yoldan Keşan'ı dönerek "...ver elini Gelibolu" dedim.
Amacım asfalt yoldan ayrılıp toprak yolda engebeli arazide yol almak, birazda görülmemiş mekanlarda Clio fotoğrafları çekmek Sihirlitur okuyucularına yazılmamış gezi alternatifleri sunmaktı. İlk durak Gelibolu'nun Saroz Körfezi'ne bakan yüzünde yer alan "Despot Limanı", "Kömür İskelesi" oldu. Yol tam anlamıyla ralli parkuru nitelikli olup kışın yarattığı tahribat nedeniyle oluşan çukurlarda Clioya zoraki slalom yaptırıyor, tabiri caiz ise yörede in cin top oynuyordu. Gezi yazıları için Türkiye turlarında bana en çok sorulan soru "yahu tek başına dağ tepe, gece gündüz kimsenin olmadığı yerlere giderken hiç tedirgin olmuyor musun, ya aracın bozulsa ?" soruları aklıma geldi. Gerçektende çok rahattım. Sabah saatlerinde aracı teslim almaya gittiğim RENAULT servisi, yemek yiyecek kadar steril ve düzenli, servis şefinin iş tulumu ise son derece temizdi, böyle bir durumda teslim aldığım araçtan bakımı konusunda en ufak bir şüphe duyulamazdı, bu nedenle kendimi hep güvende hissettim. Renault'un Türkiye'yi saran servis ağı, bol yedek parça temini, Acil yardım ekipleri güven duygumu artıran diğer sebeplerdi.
Kömür iskelesinin deniz seviyesinden keskin ve dik virajlarla Gelibolu Yarımadası'nın en yüksek tepesine tırmanıp bu defa Saroz Körfezi Eceabat yakınlarında doğanın ürkütücü yalnızlığını buram buram yaşayan Büyük Kemikli Burnu "Gavur Limanı" na yöneldim. Buradaki kaya yapısı ağızları açık bırakacak kadar hayrete düşürücüydü.
Rüzgarın şiddetine karşı koyamayan kayalar şekilden şekile girmişti. Clio nun bu etaptaki yola intibak durumunu denemeye başladım. Toprak zemin üstü küçük taşlarla kaplı, yol sürücüye cam bilyeler üstünde gidiyormuş izlenimi veriyor, her araca spin attıracak temayülü gösteriyordu. Bu tip yollarda araçlar 60-70 km. hızla seyrederken bile, yoldan çıkma eğilimi gösterebilir. Önemli olan arka arkaya spin atmaya başlayan aracı soğukkanlılıkla yolda tutabilmektir. Böyle durumlarda düşündüğünüze aynı hızda cevap verebilecek yüksek devir gücüne paralel uyum sağlayacak direksiyon sistemine ihtiyaç duyarsınız.
Clio'nun elektrik takviyeli hidrolik direksiyon sistemi, sürücü hatalarına bile bir ölçüde tolerans gösterip, aracın ustaca yol tutuşunda başarı sağlıyor. Kontrollü sürüş özelliği ile yoldan çıkmanızı önlüyor.
Büyük Kemikli Burnu kayalarında sağlamlık testi veren Clio ile aynı günün akşamında Çanakkale'ye geçmiş, gecenin ilerleyen saatlerinde Asya Kıtası'nın batıdaki en uç noktası olan ve birbirinden leziz balıkların geçiş noktasında bulunan Babakale ye ulaştık. Kararan havaya rağmen gündüz seyir hızımı kesmeden ve önümü yolu rahatlıkla görerek yol alırken gösterge tablosunun gözü yormayan kadran ışıklandırması ,çift optikli far sistemi, açık unutmaya imkan bırakmayan görüntüsü ile olduğu kadar sesi ile de uyarıcı özellikli sinyal lambaları yolculuğu kolaylaştırıp zevkli hale getiren unsurlardı.
Sabah Babakale'den ayrılıp Behramkale üzerinden Altınoluk Edremit Körfezi'ni henüz bitirmiştim ki Clio'nun rüzgarla olan ilişkisi iyice kendini belli etmeye başladı.
Clio'nun aerodinamik yapısı hızdan doğup direk gelen rüzgarı yarıp içinden süzülerek geçişi etkileyiciydi. Ne yapıp yapıp rüzgarla ilişkisini anlatan sevimli bir tablo bulmalıydım. Öylede yaptım. Edremit Havran'dan ani bir kararla 87 km geri dönerek Balıkesir'e çıktım. Düşündüğüm gibi Türkiye de son kalan ahşap yel değirmenin nostaljik görüntüsü içindeki yerimizi aldık.
Sıkıcı olduğu kadar bitmez gibi gelen monoton Havran-Balıkesir yolu ilk defa bana Clio ile bu kadar cazip göründü, rüzgar gibi esen Clio yolu da değirmen gibi öğüttü. Kısa süre sonra adalar ve rüzgarlar ülkesi namıyla tanınan Ayvalık'a ,Türkiye'nin ilk boğaz köprüsünü geçerek Cunda Adası'na geldik.
Clio burada da tarihi taş Rum evlerinin bulunduğu daracık sokaklarda manevra kabiliyetini fazlası ile göstererek adanın tüm sokakları ve kiliselerini, bana araçtan inmeden gezme imkanı tanıdı. Sırada İzmir vardı Aliağa-Menemen yolunu kullanarak İzmir içinden Çeşme otobanına girdiğim zaman uzun yolda kapı üzerine monte edilmiş balkon misali kolluk sol koluma dinlendirici rahatlık sağlarken kapı içine gömülü kapı açma kolu yanında bulunan sol sağ camları açma buttonlarının ne denli kolay kullanıma sahip olduğuna tekrar tekrar şahit oldum. Ara sıra içten kumandalı düğmelerle sağ sol aynaları ayarladım.
Güneşin yakıcı ışınlarından koruyan ön cama arada bir temizlemek için şu fışkırttım. Dört delikten camı yıkayan sular geniş yüzeyi temizleyen sileceklerle camın tamamını sildi.
Selçuk Çamlık mevkiinde yer alan Buharlı Lokomotif Müzesini yine Clio ile beraber gezdik. 1827'de hizmete giren en yaşlı lokomotifle fotoğraf çektik. Clio her türlü ortamda o kadar çevik ve atılgan ki park ettiğim yerde bile her an kaçacakmış gibi duruyordu. Alaçatı sörf okulunda rüzgarla dans eden usta sörfçüleri seyrederken en az onlar kadar kıvrak olan Clio ile bu defa Seferihisar Gümüldür-Özdere etabının rampa ve sık virajlı yollarını tırmandık öğlen sıcağına karşı koyan klimanın yardımı ile en küçük bir bayılma yayılma yapmadan Kuşadası içinden Bodrum, sonrasında Datça yarımadasına girdik, Bördübet, Orhaniye, Hisarönü turunu tamamlayıp, bu bölümlerde de turistlere "Jeep safari" adı altında turlar düzenleyenlerden önce Clio ile etapları sorunsuz tamamladık.
Artık dönüşe geçme zamanı, aracın RENAULT'a geri teslim tarihi gelmişti. Dönüş yolu üzerinde emsalsiz güzellikteki kayalardan oluşan kanyonun Çine Çayı baraj suları altında kalacağı için aynı mevkide üstten geçen yeni ve güzel yapılan yolu kullanarak Aydın - İzmir otoyoluna girdim.
Çeşme oto-yolunda var olduğu söylenen bazı ters eğim hataları yüzünden hız denemesi yapmadığım Clio ile bu defa Aydın otoyolunda ne kadar sürede kaç km hıza çıkacak sorusuna cevap aradım. Kilometre saati ibresi ani çıkışla 160'a fırlayınca Clio nun hem benden daha cesur ve çabuk olduğuna, hem de emanet araçla bu hıza devam etmemem gerektiğine karar verip yavaşlayarak normal seyir hızıyla hatasız bir yolculukla, 100 km'de bir radar kuran ekiplere yakalanmadan İstanbul'a geri döndüm ve hem de hiç yorulmadım.
Sıra aracı boşaltmaya gelmişti kullanışlı olduğu kadar büyük hacimli bagajdan valizi, geniş torpito gözünden kasetleri, çok amaçlı kullanım imkanı yaratan cepler den kolonya, peçete benzeri eşyaları, kutu kola gözlerinde son kalanları da alıp Clio ile şimdilik vedalaştık...
 
  
  

TEKNİK BİLGİLER
Daha yüksek konfor ve sürüş zevki ile yola çıkan Clio 4 farklı benzinli motor seçeneği ile geniş bir ürün yelpazesi sunuyor. Yeni Clio benzinli motorlar serisi geliştirilerek muhafaza edilirken 1.2 16v seçeneği ile diğerleri ile aynı temel özelliklere ulaşma tasarlandı. "Sürüş zevki, yakıt tüketimi kontrolü, çevreye saygı ve güvenilirlik temasının işlendiği Clio'da şu özellikler bulunuyor.
1149 cm3 silindir hacimli motor5500 dev/dak.'da 75 BG 'lik (55kW)bir güç ve 3500 dev/dak.'da 105 N m tork üretiyor. Alt devirlerden itibaren torkun doğrusal olarak değişimini ve büyük bir kullanım olanağını sunuyor. Bu ise sürücünün 1750 den 5750 dev/dak'.ya kadar giden geniş bir kullanım alanında azami torkun %90'ından yararlanmasını sağlıyor. D7F 1.2 8 supap motor ile kıyaslandığında, bu yeni motor eşit silindir hacminde, bu güç için pazardaki en iyi yakıt tüketim seviyesini (karma parkurda 5,9 I/100 km,yani 139 g CO2/km) sunarak 15 BG güç (%25)ve 12 Nm tork (%15) kazanç sağlıyor. Bu motor ile Yeni Clio her tür parkurda yolculuk yapılabilmesini sağlayarak gerçek bir çoklu kullanım özelliği taşıyor.

Ana Sayfaya dönmek için Tıklayınız

Otomobil konulu diğer sayfaları için tıklayınız...